İnsan 5 bin yıllık bir şehirde yaşayınca etrafından fışkıran tarihe karşı biraz duyarsızlaşıyor. İzmir’de hangi sokağı dönsen eski bir eser ya da antik bir kalıntı ile karşılaşırsın ama İzmir’in en kalabalık ilçesi olan Buca‘da durum biraz farklı. Burada tarih biraz daha katmanlı, daha doğrusu İzmir’in tarihindeki katmanlar burada daha belirgin.
Mesela arabayla merkezden sadece 10 dakikalık bir yolculukla, bir dönem tüm İzmir’i besleyen antik su kemerlerine gidebilir, yaptığınız bu yolculukta da Anadolu’nun ilk banliyö treninin işlediği hattı görebilir, dönemin iş adamlarının, tüm ihtişamıyla hala ayakta olan o harika konaklarından geçebilir, çok olmasa da hâlâ cemaati olan Hıristiyan kiliselerinin muhteşem bahçelerini ziyaret edebilirsiniz.

Buca’yı Keşfet Web Sitesi İçin @kokladunyayi Gökay MERİÇ yazdı…
Daha da meraklı gözlerle bakarsanız Cumhuriyet tarihinin en önemli olaylarından biri olan mübadelenin izlerini görebilir ya da Türkiye’nin ilk hipodromunda dört nala koşan atların ayak seslerini duyabilirsiniz.
Haydi gelin size Buca’da sadece bir günde bile neler görülür neler yapılır kısaca bir listeleyelim;
1. Kızılçullu Su Kemerleri
Bir zihni sinir projesi olarak 2500 yıllık kemerlerin altından 3 şeritli yol geçirdikleri için gözünüzden kaçması çok zor olan bu kemerleri illa ki görmüşsünüzdür. Aslına bakarsanız ben de Buca’yı etraflıca gezene kadar öyle zannediyordum ama yoldan görünen kısmı meğerse sadece çok küçük bir kısmıymış. Ana yoldan Buca’ya döndüğünüzde 120 metrelik başka bir parçasını görebilir; kemer hattını takip ederseniz de suyun hala gürül gürül aktığı kaynağına ulaşabilirsiniz. (Zor ve güvensiz bir parkur olduğunu eklemek lazım.)
2. Şirinyer ve Buca Tren İstasyonları
Buca, verimli topraklarıyla zamanının en önemli tarım merkezlerinden biriymiş. İngiliz Ottoman Railway Company firması ise, burada yetiştirilen üzümlerin Alsancak limanına taşınması için İzmir-Eğirdir tren yolu projesinin ilk durağı olarak Alsancak – Buca banliyö tren hattı inşa etmiş.
Ben iki istasyonu da işler durumda görmüş olsam da, ikisi de İZBAN’a devredildikten sonra devre dışı bırakıldılar. Gönül isterdi ki tüm Bucalıların ve hatta benim gibi Buca’da okuyanların hatıralarında yer etmiş bu binalar gerçek birer işlevle kente yeniden kazandırılsın. Ama lütfen ayda 2 kişinin ziyaret ettiği şu müzelerden olmasın.

3. Buca Köşkleri
Buca’nın alamet-i farikalarından bir de muhteşem köşk ve malikaneleri. Dönemin en zengin ailelerini barındıran Buca, tabii ki en güzel köşklerine de ev sahipliği yapıyormuş. Sanıyorum levantenler Buca’yı terk ettikten sonra sosyo-ekonomik olarak gözden düşmüş olması bu köşklerin günümüze ulaşabilmesini sağlamış. Yoksa Alsancak’taki, Karşıyaka Yalısındaki, şimdi sadece kartpostallarda görebildiğimiz o harika köşklerin akıbetine uğramaları işten bile değilmiş.
Bu köşklerin en ünlülerinden bazıları;
- *Buca’nın en işlek sokaklarından birine de ismin veren Forbes Köşkü,
- *Mehmet Akif Ersoy Sosyal Bilimler Lisesi olarak kullanılan Baltazzi köşkü,
- *DEÜ Eğitim Fakültesi Deknalığı olarak kullanılan Rees köşkü
- *Buca Belediyesi Kültür Sanat Merkezi olarak kullanılan Hacı Davut Fargoh Malikanesi (Pembe Köşk)
- *ve Buca’nın en eski oteli olarak bilinen Manoli Oteli.
4. Atatürk Maskı
42 metrelik yüksekliğiyle Türkiye’nin en büyük, dünyanın ise ilk 10 mask projesi arasında gösterilen Atatürk maskı, Buca’dan Konak ilçesine bakar şekilde konumlanmıştır. Sanılanın aksine dağın kenarına oyulmamış, kafes tekniğiyle farklı disiplinlerde çalışan mühendisler tarafından tasarlanmış ve uygulanmıştır.

5. Şirinyer Hipodromu
Türkiye’nin ilk hipodromu olmasıyla ganyancıların gönlünde ayrı bir yeri olan Şirinyer Hipodromu, yine Türkiye’de ilk defa gece koşularının yapıldığı hipodromdur. 31 Mayıs 2007 gecesi arasında Fatih Erkoç konserinin de olduğu bir dizi etkinliğin ardından ilk gece koşuları burada yapılmıştır. Buca’daki hızlı kentleşmeden sonra, şehrin tam göbeğinde bir vaha gibi kalmış olan hipodrom, İzmirlilerin ailecek vakit geçirdikleri bir yer olarak göze çarpmaktadır.
6. Hasan Ağa Parkı
Sarıgöllü Hasan Ağa, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Aliotti ailesinden aldığı konağın bahçesini Buca halkının kullanımına açmış bu yüzden de ismi Hasan Ağa Parkı olarak yerleşmiştir. Dokuz Eylül Üniversitesi’nin kampüslerine ve civardaki hastanelere yakın konumuyla bugün de yoğun olarak kullanılan park, özellikle öğrencilerin uğrak yerlerinden biridir. Tek bir konağın bahçesi buysa, insan zamanında Buca nasıl bir yermiş diye düşünmeden edemiyor.

7. Kaynaklar Köyü
Kaynaklar Köyü, Buca’nın hengâmesinden kaçıp şöyle demli bir çay içmek için harika bir yer. Zaten Kaynaklar denince akla hemen uzun uzun edilen kahvaltılar gelir. Piknik alanlarıyla ve kahvaltı mekanlarıyla şehre en yakın kaçamak noktalarından biri olduğu için özellikle hafta sonları çok kalabalık olur. Ama sanmayın ki burada sadece yenir içilir, Kaynaklar yıl boyunca tırmanış tutkunlarını ağırlaması ve Buca Belediyesi İzcilik ve Doğa Sporları Merkeziyle de doğa sporcularının uğrak yerlerinden biridir.
8. Buca Gölet

Buca göleti, 1999 yılında inşa edilen yapay bir gölet ve çevresindeki rekreasyon alanından oluşan bir eğlence merkezidir. Parkın büyüklüğü 167 bin, gölün büyüklüğü ise 30 bin m2’dir. İçerisinde restoranlar, kafeler, büfeler, çocuk oyun alanları, market, amfi tiyatro ve bir adet de Tay Park bulunmaktadır. Şehre görece yakın konumuyla, çok büyük grupları ağırlayabilecek altyapısıyla ve yine şehirden görece serin olması sebebiyle özellikle bahar ve yaz aylarında İzmirlilerin uğrak yeridir.

9. Buca Kiliseleri
Buca, Cumhuriyet öncesinde gayrimüslim ağırlıklı bir nüfusa sahip olduğu için burada birçok farklı mezhebe ait kilise görmek mümkün. Bu kiliselerden günümüze ulaşan ve hala cemaati olan Buca Protestan Baptist Kilisesi, bahçesinde ünlü aktör Benedict Cumberbatch’in büyük dedesinin mezarını barındırdığı için bu aralar ayrı bir popüler.
St. Jean Baptist Latin Katolik Kilisesi, daha çok bilinen ismiyle Buca Dom Kilisesi ise renkli mimarisiyle görülmesi gereken yerlerden biri. Pandemi sebebiyle iki kiliseyi ziyaret etmek için de randevu alınması gerekiyordu. En iyisi gitmeden önce bir kontrol etmek.
Doğma büyüme İzmirli, hayatının 3 yılını Buca Eğitim Fakültesinde öğrenci olarak geçirmiş biri olarak benim bile Buca’da görmediğim ne çok yer varmış meğerse. İnsan elindekinin değerini sonradan anlıyor. Siz de yeni yerler görmeyi seviyorsanız, bir de yakınlardaysanız Buca’yı ihmal etmeyin.